Kitap 1963'te basılmış. Sonra 5 ay yayınevinden 25 baskı yapmış. Ve İletişim Yayınları'ndan 38 baskı daha yapmış. Bu bile kitabın değerini anlatmak için yeterli sanırım. Bir kitabın 2-3 sene içerisinde bu kadar baskı yapması değil 50 küsur sene içerisinde devamlı okunuyor olması kastım.
Önsözünde Tarık Buğra kitaptan ilk kez Peyami Safa'ya bahsettiğini anlatıyor. Konusunu anlatınca, Peyami Safa “ Bu bir epope olur.” demiş. Destan yani! Tarık Buğra önsöze “Hayır ben bir destan değil roman yazmak istiyorum.”
Kitap Kurtuluş Savaşı yıllarını konu alıyor. Konya'nın Akşehir’inde başlıyor. Savaşın cephelerinde devam ediyor. Akşehir'in dağlarında dolaşıyor. Gediz var, Kütahya var. Ankara'ya uğruyor diye ara ve son olarak başladığı yer olan Akşehir'de bitiyor. Tarık Buğra'nın da memleketi olan Akşehir'de…
Birinci Dünya Savaşı'ndan dönen Akşehirli bir asker, savaş gazisi Çolak Salih ile başlıyoruz. Savaşta bir kolunu kaybetmiş yüzü parçalanmış Salih'in eve dönüşünü, onun annesini ve çevresinin ruh halini, halkın ona bakışını okuyoruz. En yakın arkadaşı olan Rum Niko ile olan ilişkisi işlenmiş. Niko özelinde Akşehir'deki Rumların Ermenilerin geçirdiği dönüşüm Ara ara işleniyor kitapta.
Ve asıl kahramanımız İstanbullu Hoca, namıdiğer Küçük Ağa Arzı Endam ediyor. Bu karakter kitapta her yönüyle çok güzel anlatılmış. Önceleri padişaha bağlı bir din adamı olarak Akşehir'e özel gönderilen, kabiliyetli, zeki, yiğit bir karakter olarak görüyoruz. Sonra büyük bir değişim geçiriyor. Doğum yapmak üzere olan genç karısını bırakıp gitmek (kaçmak) zorunda kalıyor. kitapta yine Akşehir'in önde gelen kişileri ve hikayede tuttukları önemli yeri işaretleyelim Doktor Haydar Bey, Ağır Ceza Reisi yahut Reis Bey ve Ali Emmi anılmadan geçilmeyecek önemli karakterler…
Ali Emmi’nin “ Zafer'i görmeden ölmen ülen!” sözü kitaba damgasını vuran ifadelerden.
Ve Çerkez Etem Bey (Kitapta böyle geçiyor.) kardeşi Tevfik Bey’le yaşadıkları hadiseler, Küçük Ağa'nın olaylardaki anahtar rolünü görüyoruz. Çerkez Etem meselesi epey derin işlenmiş romanda. Onsuz bir Kurtuluş Savaşı ve Kuvayi Milliye düşünülemez ve yazılamaz da. Çokça tartışılmış Çerkez Ethem vakası.
Küçük Ağa düşünen, konuşan ve de uygulayan bir karakter. Önce gelgitleri, Rus dünyasındaki dalgalanmaları okuyoruz. Kurtuluş Savaşı sırasında en çok katıldığı düşünce ise “Ya sonra?” Zafer kazanıldıktan sonra memleketine bekliyor? Bu soru düşünce dünyasında önemli yer tutuyor.
Çolak Salih'in geçirdiği değişim, Küçük Ağa/İstanbullu Hoca’nın geçirdiği değişim, halkın geçirdiği değişim derken Kurtuluş Savaşı boyunca memleketin yaşadığı değişim Küçük Ağa romanında geniş geniş irdelenmiş.
Kahramanların ruh hallerini derinlemesine anlatmış Tarık Buğra. Bu tavır yazarın gerçekleştirmek istediği iş için gerekli ve de önemli ancak bir kısım sabırsız okuyucu yorulabilir. Bugünün ifade tarzıyla söyleyecek olursak hadiselere muhafazakâr bir bakış var kitapta. Bunun da altını çizelim.
Küçük Ağa Ankara'da geçirdiği günlerde dönemin önemli isimleri ile tanışıyor. Mehmet Akif ile geniş müzakereleri var. Said Bey diye anılan karakterin Said Nursi olduğunu düşündüm. Mustafa Kemal ile görüşecek deniyor ancak kitapta geçmiyor bu görüşme. Akif'in Mustafa Kemal ile ilgili görüşlerine yer vermiş yazar. Memleketin hali üzerinde kafa yoruyor Küçük Ağa bu sayfalarda.
Mutlu son var mı kitapta? Hem var hem yok! Mutlu sondan anladığınıza göre değişir!
Küçük Ağa mutlaka okunması gereken değerli bir kitap. Okumadıysanız zaman kaybetmeyin, derim.
Kitaptan Beğendiğim bir alıntıyı aktarıyorum. Ağır Ceza Reisi karakteri Kuvayı Milliye ve de Kurtuluş Savaşı taraftarı olarak konuşuyor. Bir küçük bilgi Tarık Buğra!nın babası da Akşehir'de Ağır Ceza Hakimi olarak çalışmış. Sabırla okumanız dileğiyle... Yorumlarınızı beklerim.
Düzen sağlam mı O zaman mesele yok. Çünkü o zaman düşünmeye insanın kendini işe karıştırmasına hatta kendini dinlemesine de lüzum yok. Ama düzen bozulunca otorite yıpranınca hele hele yıkılınca lağım borusu patlamış gibi oluyor. Çünkü artık ortaya o yetersiz aklı o kıt ve kısır aklı yüzünden kendi kendine düşman olan tek insan çıkıyor ortaya idraksizliği düşünce ve anlayış kısırlığı yüzünden kendini zelil görüyor hakikate bir türlü tam olarak kavrayamadığı hakikatlara karşı idrakiyle tek inşan çıkıyor kendi kendini hor gören çeşit çeşit ve çoğu itibariyle çelişen insiyaklara insiyaklarının işleyişine bir ahenk vermediği için kendinden tiksiniyor bu zelillik ve bu tiksinti ölçüsünde de kendi kendine düşman oluyor. Sonra da beni hor görüyorlar bana düşman bunlar diye düşmanlar icat ediyor. Hakikatları kavrayamadığı doğru hükümlere varmadığı için aldandığını aldatıldığını seziyor ama arkasından da aczi yüzünden bu aldanış ve aldatılışını kolu bacağı kaşı gözü gibi benimsiyor gözüne kaşına laf söylenecek diye düşmanlıklarını koyulaştırıyor doğruya doğru yolda olsuılara mesela sana mesela Ali emmiye karşı daha bir azgınlıkla saldırmak hırsına kapılıyor. Doğrular ve doğru yoldakiler artık katlanamayacağı bir hakarettir kendisi için. Artık tek avuntusu ve tek gururu düşmanlıktır icat ettiği düşmanlardır bunlara da dört elle sarılıyor. Demin de söyledim. Haydi din ayrılıklarını kan ayrılıklarını sineye çekelim Ama Kel Hüseyin neden bize düşman oldu Çorapsızın Mucip neden bizi görünce yolunu değiştirir Ve neden bir yığın Müslüman Türk bizi artık işgal ordusundan da beter görür.
Birdenbire çöküvermiş gibiydi. Sesi kısılmış bütün benliğini hüzün sarmıştı:
"Bütün bunları düşündükçe beynim çatlayacakmış gibi oluyor Minas efendi. Ve bunları düşünmeden yapamıyorum. Beynimi ne kadar zorlasam da şu söylediğimden başka sebep bulamıyorum. Bütün bu insanlar yetersizliklerini anlıyor yanıldıklarını anlıyor acizlerini anlıyor böylece de alttan alta kendilerini hor görüyor kendilerine düşman oluyor sonra da kendilerine hor bakan insanlar vehmedip onlara düşman kesiliyorlar. Tek avuntuları tek gururları bu düşmanlıklar ve düşmanlık etrafında gruplaşmalar. Bakmayın siz onların kendilerini haklı saymalarına ve hak naralarına bakmayın kendilerini üstün sayıp elaleme tepeden tepeden bakmalarına Hepsinin içinde de içlerinin ta derinliklerinde ne irin sızıntıları var."
0 Comments:
Yorum Gönder