Sarsıntı – Thomas Bernard

Sarsıntı - Thomas Bernard
Thomas Bernard, 1931-1989 yılları arasında yaşamış Avusturyalı yazardır. İkinci Dünya Savaşı sonrası Alman edebiyatının önemli yazarlarından biri. 1970’de Almancanın en önemli edebiyat ödülü olan Georg Büchner Ödülü’nü almış. Ülkesi Avusturya’ya karşı yazdığı öfkeli metinleriyle bilinen biri. Ayrıca taşranın dar düşünce dünyası, yalnızlık gibi konularda da çokça yazmış.

Sarsıntı, yazarın ilk dönem eserlerinden biri. İki bölümden oluşuyor. İlk bölümde Avusturya’nın taşra bir bölgesinde hastalarını gezen doktor ve oğlunun hasta ziyaretlerini, gezdikleri çevreyi ve insanları doktorun oğlunun anlatımından okuyoruz.  Doktorun ailesinin meseleleri aralara serpiştirilmiş. İkinci bölümde ise doktor ve oğlu yine aynı gezintisinde bölgenin zengin prensi Saurau’yu ziyaret ediyorlar. Bu kez Prens konuşmaya başlıyor. Psikiyatrik sıkıntıları olan –deli de diyebilirim- Saurau’nun bitmek bilmeyen konuşmalarını yine doktorun oğlunun aktarmasıyla okuyoruz.

Bu kitabın olayı nedir diye bakarken şu ifadeyi gördüm: “Eksantrik, paranoyak bir adamın yüz sayfalık monoloğu…” Dinlemeniz iyi değilse kitaptan sıkılabilirsiniz. Okuma değil dinleme diyorum. Çünkü metin bir karakterin durmadan konuşması üzerine. Dalıp gittiğinizdeyse buraya nereden geldiğinizi bulmanız imkânsız çünkü konuşan özellikle ikinci bölümde daldan dala atlıyor. Dikkatli okusanız bile bağı kuramıyorsunuz. Akıcı bir olay yok. Bu yüzden de aksiyonseverleri uyarayım. Daralabilirsiniz.

Thomas Bernard’ın öfkesinden bahsedilir hep. Burada da Prens’in öfkesini açıkça görüyorsunuz. Bernard’ın taşra eleştirileri, yalnızlığı metnin her yerine sinmiş.

Deli diyorum ama Prens’in bilinci gayet açık. Prens gittikçe daha derin ve mantıklı konuşmaya başladı. “Bu adam deli mi ya da biz de mi deliyiz?” demeye başladım. Konuşmaları alıntı cenneti gibi. O kadar çok alıntılanabilecek yer var ki… Alıntı yapmayı pek sevmeyen ben 1000kitaptaki sayfama normalin üstünde birçok alıntı ekledim.

Benim okuduğum Türkçeye çevrilen ilk baskısında türü anlatı olarak verilmiş. Şu an YKY’nin sitesinde tür olarak roman geçiyor. Anlatı da yanlış değil aslında. Belirgin bir olay örgüsü olmadan, anlatıcı-kahramanın uzun cümlelerle (sonu gelmeyen) anlatısı aslında kitap. Bu Thomas Bernard’ın genel üslubu. Kaleydoskobik diye geçiyor bu tarz. Baş döndüren, iç içe girmiş sonu gelmeyen paragraflar…

Başta yazarın üslubunu garipsedim ama ilerledikçe hoşuma gitti ve kitaba daha çok kapıldım. Çağdaş klasikleri, psikolojik metinleri sevenlere tavsiye ederim.

İyi okumalar…

0 Comments:

Yorum Gönder