Aynı zamanda İnce Mehmet Yaşar Kemal'in ilk romanı. İlk
yayın tarihi 1955. Kitap olarak
yayımlanmadan önce 1953-1954 yıllarında Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilmiş.
Romanı Rusçaya bizzat Nazım Hikmet çevirmiş.
Türkçenin en iyi romanı olduğu şeklinde değerlendirmeler de yapılıyor.
Bu en iyi roman konusunda net bir
şey söylemek cidden zor. İnsan zirvedeki
eserleri okuyunca hangisini beğeneceğini şaşırıyor doğrusu.
İnce Mehmet Çukurova'nın dağ köylerinden Değirmenoluk’ta doğmuş, babasını kaybetmiş, annesi ile köyde yaşayan ve köyün ağası Abdi Ağa’nın yanında ırgatlık yapan bir garip delikanlı. Abdi Ağa'nın zulmü ile eziliyor, dayak yiye yiye büyüyor.
Ve Abdi Ağa’ya baş
kaldırıp dağa çıkıyor. İşte İnce Memed efsanesi böylece başlıyor. Aşk,
mücadele, zulüm, aksiyon dolu satırlar
okuyorsunuz kitapta. Soluksuz okutuyor kendini. Ağalık düzenini ve bu düzenin
nasıl devam ettiğini, eşkıyalığın ne
olduğunu, eşkiyaların nasıl yaşadığını
okuyorsunuz. Çukurova'nın, Adana'nın köylerini kasabalarını ve yazıldığı dönem bölgedeki insan hayatını...
İnce Memed kırkın üzerinde yabancı dile çevrilmiş. Türkçenin yüz akı eserlerinden biri aynı
zamanda. Canlı, gerçekçi bir anlatımı var Yaşar Kemal'in. Kısa, okuyucu
yormayan cümleleri kendini okutuyor. Yer yer verdiği tasvirler de hareket isteyen günümüz okuyucusunu sıkmayacak ölçüde. Yalın, akıcı bir dili var.
Yaşar Kemal uzun
zaman kitaplarını elime alamadığım yazarlardan biri. Bugün tamamen anlamsız
bulduğum, saçmalıklar yüzünden yıllar
önce okumam gerekirken ancak birkaç yıl önce tanıştığım bir yazar kendisi.
Okuyunca ne çok şey kaçırdığımı anladım
maalesef. Kemal Tahir de tıpkı Yaşar
Kemal gibi, benim için aynı üzüntüyü duyduğum
bir diğer favori yazarım. Neyse zararın neresinden dönsek yine de kardır!
Yaşar Kemal, İnce Memed yazılış sürecini bazı röportajlarda
anlatmış. Oralardan okuduğum bir iki bilgiyi vererek yazıyı bitireyim.
Yaşar Kemal, bu ilk romanını yazarken bir gazetede muhabir
olarak çalışıyor. Sene 1953. Ve müthiş bir parasızlık yaşıyor. Oturduğu ev sobalı.
Ancak sobayı yakacak odun alacak parası bile yok. Üstelik müthiş bir kış oluyor o sene.
Boğazı bile donduracak kadar büyük soğuklar yaşanıyor. (Boğaz’ın donmasıyla
ilgili internette biraz bakınırsanız çok ilginç fotoğraflar da mevcut.) Yaşar
Kemal ise odun alamayınca evin içinde birkaç ceket üst üste giyiyor ve
eldivenle İnce Memed’i yazmaya oturuyor. Kitap çıkınca büyük bir etki
uyandırıyor ve sadece Türkiye’de değil birçok farklı ülkede tanınıyor Yaşar
Kemal. 11. baskıya ulaşınca kitap sinemaya uyarlanıyor ve aldığı parayla
kaloriferli bir eve geçiyor Yaşar Kemal.
Kitapla ilgili şu bilgiyi de vermeliyim. Roman tanınmaya başlayınca İnce Memed karakterine sahip çıkanlar oluyor. Adana’da birisi
babasının mezarının başında İnce Memed’in kendi babası olduğunu açıklıyor. Piyango
çıkan talihlinin birden akrabaları türemesi gibi...
Yaşar Kemal ise bazı akrabalarının eşkiya olduğunu söylüyor.
Annesinden eşkiya hikayeleri dinleyerek büyüdüğünü anlatıyor. Ve İnce Memed’in
doğrudan yaşayan bir kişi olmadığını, öyle biri olsaydı onun Köroğlu
olabileceğini ekliyor. Zalim Bolu Beyi’ne başkaldıran bir Köroğlu destanıymış
İnce Memed. Keşke gerçekten yaşasaydı…
İnce Memed dört ciltten oluşuyor. Ancak her cilt ayrı
kitaplar olarak da okunabilecek bir iç bütünlüğe sahip. Birini bile okusanız kardır!
Şiddetle tavsiye ediyorum.
Yaşar Kemal
Yapı Kredi Yayınları