Dünyanın bitmeyen ağrıları yüzünden ara verdiğim kitap yorumlarına Dünya Ağrısı'yla yeniden başlıyorum. Severek okuduğum bir Ayfer Tunç romanıyla bitirmiş oldum fetret devrini.Haritanın kıyısındaki şehrimizde yaptığı söyleşisinde okuyucuların "en zor kitabı" olarak değerlendirdiklerini anlatmıştı yazar. Kahramanların ruh dünyasına eğilmesi, taşrada küçük bir otelde geçmesi gibi sebeplerden romanda hız bekleyen okuru hayal kırıklığına uğratır ama psikolojik tasvirlerce esir alınmış felsefik düşüncelerle kuşatılmış bir roman da değil! Kitapta, geçmişinden kaçan maden mühendisi Uzay ile küçük bir otel işleten Mürşit’in yolları, Mürşit'in babadan kalma otelinde kesişiyor. Bu iki "tutunamayan" dertli adam, içlerindeki dünya ağrısıyla boğuşuyorlar. İki kahraman zihnimde Ayfer Tunç'un okuduğum diğer romanlarından kalma kahramanların, Aziz Bey'in, Osman'ın yanında yerlerini alıyorlar. Kaybedenler kulübü üyeleri hepsi... Yüzleri bir türlü gülmeyen erkekler...Romanın hemen her sayfasında karakterlerin psikolojisi üzerinden arşivlik bir söz, tahlil, betimleme bulabilirsiniz. Pek kitap satırı çizmeyen benden rastgele birkaç alıntı: "...Bir el kafatasının içini erimiş kurşunla dolduruyordu, başı dayanılmayacak kadar sıcak ve ağırdı, beynini dünyanın çekirdeğindeki cehenneme çekiyordu. Tanrı' nın eli dedi, günahımın cezasını erimiş kurşundan bir cehennem halinde başımın içine dolduruyor..."
"...Aşık değilsen kendine sorarsın. Seviyor muyum? Cevaplarsın. Seviyorum. Oysa olabilir demektir bu, seviyor olabilirim, seviyorum galiba, seviyorum evet, seviyorum..."
"...Madenci, karısının, onu sonunda bu kasvetli şehre sürükleyen bunalımı kişiliğindeki tutarsızlıklara bağlamakta ısrarlı olduğunu söyledi. Haklıymış aslında, iflah olmaz bir tutarsız olduğunu kendi de biliyormuş. Bu konuda öyle çok tartışmışlar ki, sonunda 'Ben kararsız atom çekirdeğiyim,' demiş acı bir alayla. 'Doğam böyle. Tehlikeliyim. Benden kurtul'..."
Kitapta şehir de adeta bir karakter gibi. Sivas olduğunu romanda sık geçen Delidağ üzerinden bulduğum bu soğuk şehir, romanın atmosferini kurmada ustaca kullanılmış. Şehrin eski meydanı, o meydandaki üç çınar ağacı, Mürşit'in babadan kalma eski oteli, Delidağ ve maden romanda sık geçen mekan unsurları. Ayfer Tunç da söyleşisinde, yazarken en çok iki unsurla uğraştığını anlatmıştı. İlki kahramanlar, ikincisi atmosfer.
Geçmişin büyük siyasi kırılmalarına da göndermeler var kitapta. Mürşit'in zihninden atamadığı, travmalardan biri, böyle bir linç sahnesine ait. Alevi-Sünni kavramlarını kullanmadan o sahneleri anlatmış Ayfer Tunç. Yine Ermeni olduğunu öğrendiği bir esnafın ölümü üzerine yaşanan bazı tartışmalara da yer veriyor.
Yusuf Atılgan'ın Anayurt Oteli'ne, Fernando Pessoa'nın İnsan Bir Uçurumdur'una nahif göndermeler var romanda. Edebi zevk biraz da isimsiz göndermeleri keşfetmeyle artıyor.
Murat Gülsoy'la yaptıkları Diyaloglar'ın birçok bölümünü severek izlediğim Ayfer Tunç, edebiyatımızın yaşayan en iyi yazarlarından biri. Dünya Ağrısı da onun önemli bir kitabı. Ben beğenerek okudum, herkese tavsiye ederim.